Enerji Enerji

Delikanlı uçakta, güzel bir sarışının yanına düşmüş. Hemen sarkmış sarışına;
Yolculuk sırasında muhabbet edilirse seyahat çok kısa sürer, ‘hadi konuşalım’ demiş.
Sarışın okuduğu kitabı yavaşça kapatarak ‘ne üzerine konuşmak istersin’ demiş.
Delikanlı:
‘valla bilmem ki…Mesela nükleer enerjiye ne dersin?’
Sarışın:

‘enteresan bir konu, olabilir,ama önce sana bir soru sorayım…
At inek ve geyik aynı şeyi yerler… Yani ot…
Ama çıkartırlarken geyik küçük parçalar halinde, inek lappadanak parçalar halinde, at da pişmaniye topları gibi çıkartır. Neden olduğunu biliyor musun?’
Delikanlı ; ‘Valla en ufak bir fikrim yok’ demiş, Bunun üzerine sarışın;







“Bi b*ktan anlamazken nükleer enerjiyi üzerine nasıl konuşabileceğimizi zannediyorsun?”

Kadının Gücü



Bir zamanlar bir adamın hanımı genç yaşta v-efat etti. Adam çok sevdiği h-ayat arkadaşının y-asını belli bir süre tuttu.
Ama hem akrabalarının hem de arkadaşlarının ona söylediği şey aynıydı:
Tek başına h-ayata devam edemezsin; hem bak, küçük bir çocuğun evde bekliyor, ona bakacak bir anneye ihtiyaç var.
Böylece adam yeniden evlendi. Evlendiği kadın çok iyi niyetli, şefkatli bir insandı. Ama kadın adamın ilk eşinden olan küçük oğluna kendisini bir türlü sevdiremiyordu.
Annesinin hatıralarıyla dolu çocuk, ü-vey annenin bütün ç-abalarını b-oşa çıkarıyor, kalbini ona açmıyordu. Yeni anne ona türlü türlü hediyeler alıyor, ama çocuk hediyelerin hepsini ya parçalıyor ya da sokağa atıyordu.
Kadın sevgi ve şefkat sözleriyle kendisine yaklaşmaya çalışıyor, gel gelelim çocuk ya oradan kaçıyor veya kadına b-ağırıyor, k-ötü sözler söyleyerek ü-vey annesinin kalbini k-ırıyordu.




Kadın ç-aresiz kalmıştı. S-onunda o civarda y-aşayan ve hikmetiyle meşhur bir âlime gidip durumunu arzetti. ÂIim onun anlattıklarını dinledi ve: “Senin müşkilini halledebiliriz” dedi. “Bunun için özel bir b-üyü yapmak gerekiyor.
Bu büyü için de bana bizzat kendi ellerinle bir aslandan kopardığın üç tüy getirmen lâzım. O zaman b-üyüyü yapabiliriz, sen de istediğin şeye kavuşur, ü-vey çocuğunun seni sevmesini sağlayabilirsin.”
Kadın z-orlu bir görevle karşı karşıyaydı. Aslan gibi vahşi ve saldırgan bir hayvandan üç tüy koparmak! Bu z-or işi nasıl gerçekleştirebileceğini düşündü kadın. S-onunda bir plan yaptı…
Kasaptan birkaç kilo et alıp ormana doğru yola koyuldu. S-onra ormanın derinliklerinde eti yere koyup biraz uzağında bekledi. Bir aslan geldi ve eti yemeye başladı.
Kadın onu uzaktan seyretti, eti yemekle meşgul aslan kadının uzaktaki varlığıyla pek ilgilenmedi.
Bu hal bir hafta devam etti. Kadın her gün ormana etle gidiyor, eti koyup uzaktan aslanı seyrediyordu. Aslan artık yediği etle uzaktan kendisini seyreden bu kadın arasındaki ilişkiyi kurmaya başlamıştı.
Bir sonraki hafta, kadın ormanın o kısmına gittiğinde her zamanki gibi aslan beliriverdi. Genç kadın bu defa eti aslana doğru attı, ama uzağa gitmedi.
Aslan yine kadınla ilgilenmeden eti yemeye koyuluyordu. Her defasında kadının yolunu gözleyen aslan, onun eti kendisine doğru atmasını bekliyordu. Kadınla aslan arasındaki mesafe birkaç metreye inmişti.




Bir hafta da böyle geçti. Üçüncü hafta, kadın planının bir s-onraki adımını uygulamaya başladı. Ormanın derinliklerine gitti, aslan ortaya çıktığında eti elinde tutup aslanın gelip eti almasını sağladı. Vahşi hayvan, yemeğini artık onun yanı başında yemeye başlamıştı.
Her defasında kadın eti neredeyse kendi eliyle ona yediriyor, ne o hayvandan ü-rküyor, ne de hayvan kadına z-arar vermeyi aklından geçiriyordu. Garip bir bağ oluşmuştu aralarında.
Haftanın s-onlarına doğru, eti aslana ikram eden kadın, hayvan karnını d-oyurduktan sonra ona dokunmaya c-esaret etti. İlginçtir, hayvan kadının kendisine dokunma girişimine hiçbir t-epki göstermedi. Kadın onu okşadı. Ve yelesinden üç tüyü usulca kopardı.
Aslan oralı bile olmadı. Karnını doyurmuş yerde uzanıyor ve büyük bir kedi gibi gurul gurul sesler çıkarıyordu.
Kadın kopardığı üç tüyle sevinçle âlimin yanına koştu. “Getirdim efendim!” dedi, “istediğiniz üç aslan tüyünü getirdim. Şimdi o bahsettiğiniz b-üyüyü yapabilirsiniz artık!” Âlim, kadına tebessümle baktı ve şöyle dedi:
“Kızım b-üyüye gerek kalmadı. Sen vahşi bir hayvana bile nasıl davranılacağını, onun en yakınına nasıl s-okulabileceğini, hatta yelesinden üç tüyü bile nasıl k-oparacağını öğrendin.
Bundan büyük b-üyü mü olur? Bundan s-onra yapman gereken şey, bu öğrendiğin y-öntemi evindeki o kalbi y-aralı küçük aslan üzerinde de uygulaman.” Kadın hem h-ayret hem de h-ayranlıkla âlimi dinliyordu. Âlim devam etti:
“İnsanların çocuklarla ilgili en büyük h-atalarından birisi a-celeciliktir. Onlara sabırla, usul usul yaklaşmak yerine hemen s-onuca ulaşmaya çalışırlar. Hikmet s-ilsilelerini atladıkları için de m-aksatlarının tam tersiyle karşılaşırlar.
Sen ise onlara nasıl y-aklaşılabileceğini öğrendin, yolun açık olsun!”